On sekizinci yüzyılda Avrupa'da Türk ve Osmanlı hayranlığı vardı. Türk örf ve adetleri, kadın ve erkek giysileri, Türk müziği, mehteran müziği, sarayda yaşam, harem, özellikle Mozart'ın da tiryakisi olduğu Türk kahvesi, Osmanlı İmparatorluğuna ve Türklere merakı arttırıyordu. Bir çok bilim adamı
Mozart'ın İstanbul'a gelip gelmediği hakkında bir bilgiye ulaşamadım.Fakat Osmanlıdan çok etkilendiği kesin.
Türk marşı, Saraydan Kız kaçırma Operası bunun kanıtı.
Ne yazık ki çok kısa süren yaşamında çektiği hastalıklar, yoksulluk, sıkıntılar onun peşini bırakmamıştı.Buna rağmen müziği, beste yapmayı hiç bırakmadı ve
kısacık yaşamınında yüzlerce eser verdi.
Otuz altı yaşında sefalet içinde yaşama aniden veda edişi de trajiktir. Kimsenin sahip çıkmadığı cenazesi kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.
Ölümünün üzerinden iki yüz yıl geçmiş olmasına rağmen eserleri muazzam orkestralarca hala heyecanla çalınıyorsa, daha nice yüzyıllar çalınacak demektir.
Bu da demek oluyor ki, Mozart "ÖLÜMSÜZLÜĞÜNE İMZA ATMIŞTIR".
Not: Alıntıdan derlemedir.Nesrin Sönmezışık. Rock Market Antalya adına.....
Kaynak: Google
"Mozart Galaktik Bir Sırrın Kilidini Nasıl Açtı" başlıklı yazımıza linkten ulaşabilirsiniz.
"Mozart Galaktik Bir Sırrın Kilidini Nasıl Açtı" başlıklı yazımıza linkten ulaşabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder