Erken Uyanan Kardelen
Yanağından
boynuna doğru akan serinlik hissiyle uyandı Kardelen. Her tarafı tutulmuş,
uyuşmuş gibiydi. Gözlerini açmadan "Vakit geldi galiba." Dedi
içinden. Yavaşça gözlerini açtı. Yukarıdan sızan ince bir ışık huzmesiyle
kamaşmıştı gözleri. Evet! Zaman gelmişti. Yanında uyuyan kardeşine çevirdi
bakışlarını. Alaca karanlıkta uyuduğunu görebiliyordu." Uyandırsam mı
acaba" diye düşünürken, kardeşi başını öbür tarafına döndürüp uyumaya
devam edince vazgeçti. Usulca boynunu uzatıp güneş ışığının geldiği delikten
dışarı baktı. Gün ağarmıştı artık. Fakat hava o kadar soğuktu ki gözleri yandı.
"Zamanın geldiğinden çok da emin değilim." Diyerek başını başka
taraflara çevirdi. Hiç bir hareket yoktu. Anlaşılan kendinden başka uyanan da
yoktu.
" Evet! Henüz zamanı değil." Diyerek
başını içeri çekti. Yeniden uyumak istedi. Fakat uykusu kaçmıştı bir kere. Kaç
saat uyuyamadan böyle kalmıştı bilemiyordu. Birden başı, karla kaplı tavana değince boyunun
uzadığını anladı. Yanındaki kardeşi de uyanmıştı artık. Esneyip gerindi.
Etrafına baktı. Ablası uyanıktı." Şimdi mi abla?" Diye sordu.
"Galiba şimdi!" Diye cevap verdi kardeşine."Küçük çanlar çalmadı
mı Ablacığım?" "Duymadım güzelim. Çalmamış olacak ki henüz kimse
uyanmadı." Dedi Kardelen. Zarif boynunu delikten dışarı uzatarak tekrar etrafına bakındı. Biraz ilerde
komşusu da kristallenen karların arasından bakıyordu. Daha ilerde bir kaç
kardelen daha vardı. Başını içeri çekerek kardeşine." Zamanı gelmiş
kardeşim, hazırlanalım."Dedi.
" Biz erkenciyiz galiba. Önce çıkabiliriz." Diyerek yeni
çıkmış yapraklarını oynattı, gerdi. Aynı şeyleri yapan kardeşiyle birlikte
delikten başlarını çıkarıp heyecanla küçük çanların çalmasını beklediler. Çanlar
çalar çalmaz dışarı çıkıp birinciliği kazandılar. Baharı başlatmak onuruna
sahip oldular.
Koyu yeşil yaprakları arasından gülümseyen
yüzleriyle diğer kardelenler karların üzerine serpilmiş konfeti gibiydiler.
Hepsi birbirine mutlu bir bahar diledi.
Ömürleri kısaydı belki ama en mutlu çiçek onlardı. Güneş altında parlak taç
yaprakları, açık yeşil zarif sapları ve yapraklarıyla gerçekten öyle güzel
görünüyorlardı ki, bu güzellikleriyle gurur duymaları çok normaldi.
Tek katlı
küçük evin kapısı açıldı. Eşikte beliren sarı saçlı, mavi gözlü minik kız
içerdeki annesine seslendi.
_ Anneciğim! Bahçeye
çıkabilir miyim?. Hava çok güzel! Dedi.
Annesi: Sıkı
giyinirsen çıkabilirsin! Diye cevap verdi.
_" Peki anneciğim" Diyerek tekrar içeri giren
küçük kız, beyaz yakalı kırmız paltosunu giymiş olarak bahçeye çıktı.
Ayağındaki kırmızı çizmelerle, "Kırmızı Başlıklı Kız" değil ama, eğer
bu masal yeniden yazılacak olsa kesinlikle "Kırmızı Çizmeli Kız"
ismiyle yazılırdı. Küçük kızın görüntüsü o kadar güzeldi ki; Onu gören kardelenler
hayranlıkla başlarını küçük kıza doğru çevirdiler. Fakat küçük kardelenler, ilk
defa gördükleri ; onlara doğru gelen bu kırmızı çizmeli, kırmızı paltolu küçük
kızdan korkmuşlardı. İçlerinden bazıları
çıktıkları deliğe girmek istedi. Ama acıyla bağırdılar. Çünkü yaprakları
büyümüş olduğu için delik dar gelmişti.
Yaşça büyük
kardelenler de endişeliydi. Dikkatsizce karların üzerinde zıplayarak koşan kız
onları ezebilirdi. Oysa yaşamak için kısa bir zamanları vardı. Diğer çiçekler
kadar uzun ömürlü değillerdi.
Küçük
kız yanlarına iyice yaklaşınca korku ile bağırdılar. "Heyyy!!! Dikkat
et!" Küçük kız birden şaşırarak durdu. Seslerin nereden geldiğini
anlamamıştı. Bir adım daha atınca hemen ayağının dibindeki kardelen tekrar bağırdı:" Ne kadar
dikkatsizsin!" Küçük kız irkilerek adımını geri aldı. Eğilerek sesin
sahibini aradı. Bir kardelen ona
bakıyordu." Sen mi bağırdın?" Diye sordu.
- Ben bağırdım
tabii. Neredeyse beni ezecektin.
- Sen kimsin?
Kardelen sert çıkışından üzülmüştü. O küçük bir kızdı. Sesini yumuşatarak:" Ben
Kardelenim." Diye kendini tanıttı. Yanındaki kardeşini başı ile işaret ederek;" Kardeşim"
Dedi.
- Memnun oldum Kardelen! Diyerek gülümsedi
kırmızı çizmeli kız. Gülünce yüzü aydınlandı, ışıl ışıl parladı. Abla kardelen ;"Tanrım!
Ne kadar güzel bir kız bu! Tıpkı kardeşim gibi." Diye düşündü. Sonra yüksek sesle: " Biz
daha önce senin gibi küçük bir kızla karşılaşmamıştık. Biz de memnun olduk
canım." Dedi.
-Bizim bahçede ne
yapıyorsunuz?
- Sorma küçük kız. Uzun bir hikaye dedi abla kardelen. Kardeşim bile bilmiyor.
- Lütfen anlat
kardelen abla! Ben bayılırım hikayelere. Diye üsteledi küçük kız.
Kardelen,
küçük kızın kendisine "abla " demesinden çok hoşlandı. "Peki
öyleyse. Anlatırım." Dedi. "Fakat ayakta yorulursun, epey uzun bir
hikayedir."
- Lütfen! Anlat! Ben
hiç yorulmam ki!
- O zaman kısaltırım
biraz.
Küçük kız bu
kadarına da razıydı.
Kardelen Abla
kız kardeşine" Sen de dinle canım." Dedi.
Biz
kardelenler kırlarda açan kır çiçekleriyiz. Ancak, henüz yerlerde kar varken
açtığımız için, baharın geldiğini sadece biz söyleyebiliriz. Bizi koyunlar,
kuzular, inek ve yavruları, tabii bir de çobanlar tanırdı. Önceleri kırlarda kuzularla,
buzağılarla ( İneğin dişi yavrusu) saklambaç oynardık. Onlar bizi ararken, biz
toprağın altına saklanırdık. Çok eğlenirdik.
Bir gün bir kaç adam arabayla sandık gibi bir
şeyler getirdi. Ağaçların arasına, bu sandıkları aralıklarla yerleştirdiler.
Biz ne olduğunu anlayamamıştık. Onları yabani hayvanlar için evler sanmıştık. Gerçekten de
ev imişler. Ama yabani hayvanlar için değil, çok minnacık kuşlar içinmiş.Yine
sonradan adamlar konuşurken duyduk ki adları "Arı" imiş.
Biz, ne güzel
arkadaşlarımız oldu derken, arılar başımıza üşüştü: Vız vız diye üstümüze
konmaya başladılar. Bu arada hortumlarını taç yapraklarımızın ortasına sokup
şekerimizi emmeye başladılar. Ama hiç canımız yanmıyordu.Sadece biraz gıdıklanıyorduk.
Bu yüzden kahkahalarla gülmeye başladık. Üstümüzdeki tozları bacaklarında
toplayıp evlerine götürüyorlardı. Meğer yavruları için yuvalar yapıyorlarmış.
Topladıkları şekerleri de o yuvalara
dolduruyorlardı.
Şekerlerden "Bal" Yapıyorlarmış.
Tozlarımızdan da "Bal mumu " Diye bir madde. Balmumunu "petek" dedikleri o küçük
kutuları yapmakta kullanıyorlarmış.
Buraya kadar sessizce dinleyen küçük kız
sıkılmıştı. Bu kadar bilgiyi nasıl aklında tutsun.
- Hadi ama
sizinle ne ilgisi var?.
- Olmaz olur mu
miniğim? işte o topladıkları toz gibi dediğim şeyler var ya! Adı
"Polen" O tozları ayaklarıyla başka bölgelere taşıyıp
bırakıyorlarmış. Tabii bir kısmını.
- O tozlar aslında henüz doğmamış yavrularımızdı.
Küçük kızın
gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Elinde
olmayarak bağırdı:" Ayy'! çok yazıııkkk!"
- Öyle gibi
gözüküyor. Fakat yaptıkları bu şey bizim yararımızaymış. Önceleri, çok önceleri
biz de kızmıştık. Sonra sakince düşününce arılara teşekkür borçlu olduğumuzu anladık.
Küçük kız yine
sordu:" Nasıl Yani?" Hem sizin yavrularınızı çalıp başka yerlere götürüyorlar, bir de
onlara teşekkür mü ediyor sunuz?"
Diye hem kızgınlığınıi hem şaşkınlığını dile getirdi.
"Dinle
canım" Dedi Kardelen abla. Bazılarını yanımızda tutuyoruz. Diğerleri
kendilerine yeni yurtlar edinip büyüyorlar ve çoğalıyorlar. Bir düşün; Eğer
hepimiz, mesela burada sizin bahçede yaşıyor, çoğalıyor olsaydık ne olurdu?
Küçük kız;
"Bilmem ki" Diyerek omuzlarını kaldırdı.
- Buralara sığmaz,
üst üste yaşardık. Her sene daha çok çoğalacağımız için yaşama imkanımız olmayacaktı. Ölecektik.
Küçük kız
gene gözlerini açarak: " Yaa!" Dedi." Çok kötüymüş
gerçekten."
Kardelen devam
etti." İşte yavrucuğum, sizin bahçenize de bu şekilde geldik. Arılardan
nefret etme. Onlar büyük bir iş
başarıyorlar.
Biz köklerimizle toprağa bağlı yaşamak
zorundayız. Onun için arılara çok ihtiyacımız var. Hatta şöyle söyliyeyim; tüm ağaçların, tüm çiçeklerin arılara ihtiyacı
var ki çoğalabilsinler." Diyerek sözlerini tamamladı.
Küçük
kız hem şaşkındı, hem de yeni bir şey öğrendiği için mutluydu.
-
Bunları hemen anneme anlatmalıyım. Artık arılara kızmayacağım. Beni sokmasınlar
diye onları kovalamayacağım da! Dedi."Yarın da burada olacak
mısınız?" Diye sordu.
Kardelen
abla: " Havalar iyice ısınıncaya kadar buradayız. Haydi evine git. Biz de
biraz uyumalıyız. İlk günümüz. Çok erken uyandık." Diye küçük kıza yeşil
yaprağını salladı. Diğer kardelenler de onu taklit ettiler. Kırmız çizmeli küçük kız
kardelenlere basmamak için adımlarına dikkat ederek gelirken bastığı yerlere
basarak evine döndü.
Annesine
babasına anlatacağı o kadar çok şey vardı ki..
Nesrin Öztürk Sönmezışık.
28-03-2018 Çarşamba
Yorumlar
Yorum Gönder