Bir Şans Daha - Yaşamayı Hak Edenler (3 Bölüm)

Bölüm  3


Ömürlerinin yarısı bu gece bitmişti sanki. Çok zor saatler onları bekliyordu. Şu anda geleceği görmeyi ne kadar çok isterlerdi. Ne olursa olsun! Merak içinde ölmekten iyiydi.
    Gelgelelim hiç de öyle değildi gerçekte olanlar…
    Aradan ne kadar zaman geçti. Ayşe ile Zeliha ne kadar beklediler bilmiyorlardı. Zaman durmuştu.
                                                                      
            Kapı çalınınca ikisi de heyecanla koştular kapıya. Balığa giden babalarının geldiğini umarak kapıyı açtılar.
            Cevdet, haykıran, ağlayan annesini zorla içeri soktu.
            Anacığım ağlama ne olursun! Bak Ayşe Ablayı da Zeliha’yı da korkutuyorsun.
-          Ne oldu? Diye sordu Ayşe.
_Zor yakaladım Ayşe Abla. Meğer ne hızlı koşarmış annem bu rüzgâra rağmen. Anacığım, hava biraz durulsun ben çıkacağım aramaya. Babamlarla döneceğim inşallah. Onlar da bir yere sığınmış, havanın sakinleşmesini bekliyorlardır mutlaka.
Odanın sıcaklığı ile de kendine gelen, yatışan Halime Hanım:
-          Kusura bakmayın, kendimi tutamadım. Bir başıma ne yapacaktım acaba? Bir anlık çılgınlıktı benim ki.
-          Ayşe “ Otur sen Halime Abla rahat ol. Beklemekten başka çare yok. Dua edelim sağ salim gelsinler.” Dedi.
            Ayşe de Halime’ye söylediği gibi yaptı, bir köşeye çekilip oturdu, dua etmeye başladı. Dudakları kıpırdıyordu sadece.  Zeliha da gözlerini kapadı. Bildiği bütün duaları defalarca okudu içinden.
            Cevdet onlara yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Tepsiye peynir, ekmek, tereyağı koydu. Önlerine sedirin üstüne bıraktı.
-          Karnınızı doyurunca salim kafayla düşünürsünüz. Dedi. Annem gibi çılgınlık yapmayın sakın!
 Diye gülümsedi.
Onlara moral verebilmek için çok rahat, sevecen görünüyordu.
            Acıkmışlardı, acıktıklarının farkında olmayarak. Birkaç lokma yiyince iyice yorgunlukları çıktı ortaya. Halime kadın esneyerek “Ben çorba yapacaktım.” Dedi. “Gelirlerse sıcacık içsinler.”
-          Hele bir gelsinler de anacığım, yaparız. Sen dinlenmene bak. Harap oldun.
-          Peki oğlum. Dedi kadın, yeniden esneyerek.
Cevdet hariç hepsinin gözleri kapanıyordu. Uyuyakaldılar oturdukları yerde. Ama Cevdet bütün duyguları ile tetikteydi. Kadınların uyumalarından da memnundu. İyice daldıklarında, hava da ağarmaya başlar başlamaz çıkacak, diğer insanları ve kendi babasını, ağabeyini, Zeliha’nın babasını ve tabii diğerlerini aramaya koyulacaktı. Bu işi yapacak başka kimse yoktu. Kalan erkeklerin - üç beş kişiydiler zaten – kimi hasta kimi yaşlıydı. Rüzgâr da sabaha kalmaz kesilirdi.
Kitabını aldı, oturdu. Ama okumak, okuduğunu anlamak ne mümkündü. Zaman geçmek bilmiyor, içindeki kötü his artıyordu. Arada sırada duyduğunu sandığı bir sesle irkiliyor, kulak kabartıyor, kapıya yönelince de sesler kesiliyor gibiydi. Evhamı da büyüyerek arttı. Cevdet daha fazla dayanamadı. Günün ağarmasını bekleyemeyecekti. Evdekiler derin uyuyorlardı. “Çok iyi.” Dedi. Kalktı lambaları söndürdü. Usulca sıkı giyindi. Sessizce dışarı çıktı. Rüzgâr hala esiyordu. Yine de akşamki kadar sert değildi. Yürümeye başlamadan durdu, ne tarafa gitmesi gerektiğini düşündü. Balıkçılar kuzey batıya gittiklerine göre o da o tarafa gidecekti. Fırtınadan kurtulmak için küçük koylardan birine sığınmış olmalıydılar.
 Batıya yöneldi.

Yorumlar